27 Şubat 2013 Çarşamba

Brugge

Size dünyanın en güzel 3.şehrini anlatmaya başlıyorum şimdi; Brugge.
Brugge çikolatalarıyla, yılbaşı süsleriyle, kanallarıyla, daracık sokaklarıyla ve o muhteşem sosislicileriyle yeryüzünde cennet benim için. Bu şehre kimseler dokunmamış 2.Dünya Savaşından bu yana. Belki de bu yüzden mimarisi bu kadar büyüleyici, eh malum artık insanlar böyle güzel binalar inşa etmiyorlar.
Şehir tamamen kanalların üzerine kurulmuş, üzerine kurulmuş derken apartmanların altından akan kanallar görmek mümkün, gerçekten kanalların üzerine kurulmuş yani. Bakınız böyle;


Bizim arabalarımız var ya hani muhteşem istanbulumuzda, işte bu insanların da tekneleri var. Teknelerle pazarlara gidip, çam ağacı süsleri için alışveriş yapacakları yerlere yine tekneleriyle ulaşıyorlar. Pazarlara o küçük sandallarla gidip, erkekler yine kızları o küçük sandallarla tavlıyorlar. Ama benim için asıl muhteşem olan şey o yılbaşı süslerinin satıldığı kocaman mağazalardı. Zaten günün birinde çam ağacı süsleriyle bozacağım kafayı, benim gibi bi insanı oraya götürmek gerçekten büyük hataydı.



Şehri gezerken suratımdan hiç eksik olmayan o mutluluk ifadesinin bütün sebebi o muhteşem işçilikle yapılmış yılbaşı süsleri ve ömrü hayatınızda başka bir yerde tadına rastlayamayacağınız çikolatalardır. Brugge'de asıl hayran olunacak başka bir nokta ise mimaridir, içinde yaşanan hayatlar olduğuna hala inanmakta zorlandığım evler vardır o şehirde. İstanbulda olsa şimdiye çoktan yerle bir edilmiş olurdu dediğim evler; 


Brugge konusunda anlatılmadan geçilmemesi gerekilen bir diğer nokta da el yapımı çikolatalardır. O şehirde yaşayan ve hala 60 kilo altında olan insanları şehri gezmemin üstünden 2 yıl geçmiş olmasına rağmen hala anlayamadım, benim 2 günde aldığım fazla kiloyu insanlar bir ömürde almıyorlar ya, helal olsun. 
Brugge'de beni kendine çeken başka şeyler vardı, sıcakkanlı insanları vardı bir kere. Zaten bütün camekanları şunlarla donatılmış bir şehrin insanından ne bekleyebilirsin?


Adamlar bir çikolata yapıyorlar, kollarıma kadar kendimi yiyesim geliyor gerçekten. 
Bütün bunların yanında Brugge'de yapılması gereken 3 şey listesine bira içmek, çikolata yapılışını görmek maddelerine ek olarak kanala paralel bulunan sokakta insanı hemen kendisine çeken o sosislicide sosisli yemek maddesini eklemek istiyorum. 
Eminönü iskelesi önündeki sosisliciler sizin için de bir ilah mı? O zaman Brugge'de sosisli yemeden geçmeyin derim. 
Brugge toplam 150bin kişi civarında bir nüfusa sahip, yani hayran hayran etrafı inceleyerek gezerken size kimse çarpmaz, kimsenin acelesi yoktur bu şehirde, kimse bi yere yetişmek uğruna sizi ezip geçmez. Brugge, ölmeden önce görülecek yerler listenizde mutlaka olmalıdır.
Güneş bir başka batar bu şehirde, nehirler bir başkadır. 
Bu şehri gezmek için kesinlikle yaz ayları dışında zamanları öneriyorum. Dünyanın en güzel 3.şehri dediysem, sadece bana göre değil tabiki de. Bütün dünya Brugge'e yazın gelmeyi kendilerine hedef bellemiş, benim tavsiyem havanın biraz daha soğuk olduğu, hatta mümkünse şehrin kar altında olduğu zamanları seçmek buraya gitmek için.


Belçika'ya yolunuz düşerse, gitmeden önce bu şehre kesinlikle uğrayın. Uğramadan dönerseniz de görünmeyin gözüme. Zira ben ömrümde böyle bir şehir, böyle bir şekerlik, böyle bir güzellik görmedim. Beni köyümün derelerinde yıkasınlar dedirten kanalları, tanrının varlığına inandıran çikolataları ve tanrının varlığına inandıktan sonra içince kazığı yiyeceğiniz biralarıyla gerçekten ömrümde gördüğüm en güzel ilk 5 yer sıralamasına 3.lükten girdi. Dünyaya ait değil burası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder