5 Şubat 2013 Salı

Lüksemburg

İstanbuldan küçük bir ülke Lüksemburg. Medeniyet ve huzur akıyor her yerden. Yaşayamam ben orda. Bizim gibi İstanbula alışmış bir jenerasyon; içinde 500 bin insancığın olduğu bir ÜLKEDE yapamaz. Ülke acayip küçük, otobüste her daim oturucak yer bulabilirsin, bizim İstanbul'daki Ünalan Mahallesine giden 14b'ye benzemez buranın otobüsleri, otobüs şöförlerinin takım elbiseli olduğunu ve benden iyi ingilizce bildiklerini de söylemeden geçemeyeceğim.
Bir diğer gerçek ise orayı görene kadar ömrümde orman görmemiş olduğum gerçeği, bunu anladım ben. Yeşilden bol hiçbir şey yok. Koskocaman köprüsü, köprünün aşağısındaki ve özellikle geceleri Lothlorien ormanını andıran o yeşillik - bi saniye ağlıyorum- gerçekten görülmeye değer.






80 yaşından sonra artık ‘sadece’ huzur istemeye başlarsam taşınacağım yerdir Lüksemburg. Kişi başına düşen milli gelir 10 kuruşları toplayıp minibüse binmeye alışmış Türk gençliğinin biraz gözlerini yuvalarından fırlatacak cinsten ama bizim odaklandığımız nokta şehir, oraya geri dönelim. 
Şu gördüğünüz köprüye sırtınızı verip fotoğraf yönünde sağ tarafa doğru gitmeye başlarsanız muhtemelen evinizin arka bahçesinden daha tenha ama enteresan biçimde sıcak olan şehir meydanına ulaşacaksınız. İçerde ve dışarda hiç farketmez, oturacak yer bulmak mümkün. Limitsizsiniz yemeye alıştığım Pizza Hut'da ömrümün en efsane lazanyasını yedim, yolunuz oraya düşerse Pizza Hut'da lazanya yemeden geçmeyin, ve boyu 2 metreye ulaşmış transeksüellerin size Bursa çocuğuyuz bieeez diyenlerden 8bin kat daha sıcak davranmasını garipsemeyin. 

Temmuzun ortasında gittiğim Lüksemburg, temmuzun ortası olmasına rağmen tabiri caize göt donduran bir havaya sahip. Öyle avrupada geziyorum dur yanıma etek alayım dur bi de elbise olsun şort olsun demeyin. Zatürre olur dönersiniz, zaten gezmeye gelmişseniz ve her hafta sonu özel jetinizle yazı tura atarak bari bu sefer de şu ülkeye gideyim deme şansınız yoksa önemli olan yeni kültürler tanımak gençler. 
Yine konudan saptım, şimdi de çok utanmama rağmen Lüksemburg'un aslında bi şehirden oluşan bir ülke olduğunu sandığım yanılgısının doğrusunu anlatacağım. Biliyorum, herkes öyle sanar. Lüksemburg lan işte, şehri ülke yapmışlar. ÖYLE DEĞİL HACI. O Konya'nın yarısı büyüklüğünde ülkede 3 şehir, 12 kanton, 16 komün var, NOOLDU? 
Belki biz gece 12den sonra İstiklal Caddesinde yürüyebilmiş insanlar olduğumuz için buna tehlike demeyiz, ama Lüksemburg'un da kendine has bir 'tehlikeli bölgesi' var. Turistlere önerilen, tren garının olduğu bu bölgeye hava karardıktan sonra girmemeleri. 





Neremle gülsem bilemedim hesabı, içinde 500bin insanın yaşadığı bir ülkede şimdi liseyi Fikirtepe'de okumuş ve başına bela almamış bir insan olarak benim başıma ne gelebilir diye düşünmedim değil, ama yine de gitmedim. Oranın polisi de bizimkine pek benzemiyor, biz biber gazlarına çok alışmış olsak da bünyemin daha fazla polis müdahale yöntemini görmek istediğini sanmıyorum. 
Lüksemburg'u gidin görün, pahalı bir ülke, para harcayacak şey yok. Kraliyet ailesinde 4 adet bekar prens var, belki yolda karşılaşırsınız. 
Temiz havasıyla insanı çarpan, otobüsleriyle şaşırtan, fiziken donsa da avrupa insanı soğuktur yea yargısını kıran bir ülke Lüksemburg.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder