13 Mayıs 2013 Pazartesi

Sirmione

Sirmione İtalya'da küçücük bir kasabadır ama Avusturya başbakanın ne bileyim formula 1 pilotlarının saray yavrusu evlerinin olduğu bir yerdir. Bu kasaba da surlarla çevrilmiştir ancak Garda gölünün en güzel yerinde olduğu için dışarı da taşmıştır.
Benim için burası sims şeklinde kasabalar listemde 1.sıraya yerleşmiş bir yerdir. Çok ufaktır, kasabanın bir ucundan diğerine 15 dakikada yürürsünüz ama gerçekten görülmesi gerekir. Ufacık yere aşık oldum resmen.
Kasabanın girişi tam bir ortaçağ kalesini andırır, çevresinde bir hendek vardır ve asma köprüsü bile hala durur orada. Hayranlıkla izlediğim için girişinin fotoğrafını çekmedim, vikipediden çalıyorum;


Bu kaleden yapılmış kasabanın içi de girişi kadar güzel. Yollarında kafayı yersiniz, dondurmacıları ise bütün İtalya şehirlerinde olduğu gibi burada da efsanedir. Sanırım burada dünyanın en güzel makarnasını yedim, ki ben öğrenciyim haftada 150 öğün makarna yiyorum, her çeşit şeyi denemişimdir. 
Kasabanın meydanı gölün kıyısındadır ve bu gölde kuğular ördekler güvercinler her çeşit kanatlı hayvanı görebilirsiniz. 


Bu kasabanın insanları birazcık uyuzlar ama hayvanları çok cana yakın. Evet resmen hayvanlar cana yakın.


Annemin elinden çubuk kraker yiyen kuğuyu gerçekten hiç unutamam sanırım..
Sokakları daracık, kahveleri çok güzel ve aynı zamanda İtalya'nın geneline göre ucuz olan kasabada tam bir emekli olayım da sahil kasabasına yerleşeyim cinsinden. Kanalizasyon mazgallarından huzur ve sakinlik fışkırıyor resmen. Ha bu arada özellikle öneriyorum şu şehir merkezi fotoğrafında, merkeze çıkan sağ taraftaki sokakta tam merkezin dibinde bir cafe var, inanılmaz güzel kahve yapıyor yanında da şekerli kurabiye ikram ediyor. Amca bir harika, ayrıca kasabanın tamamındaki en cana yakın insan.




Söylemek istediğim bir diğer şey de şehrin tam giriş kapısının ilerisinde bulunan seyyar meyveciler. Bu insanlar o meyveleri cennetten mi bulmuşlar getirmişler bilemiyorum ama dünyanın en güzel çileğini, muzunu ne bileyim hindistan cevizini falan satıyorlar. Aman bu ne mikropludur bunlar demeyin, bir kap çilek alın onlardan. Suratıma renk geldi allah çarpsın daha önce yediklerim çilek değilmiş benim. Volendam'da yediğim çileğe bile 10 basardı. 
Beni Sirmione'de bırakıp gidebilirsiniz, neden yaptınız bunu demem. Büyük şehirleri gezmenin güzelliği ayrıdır ama bu tip kasabaları görmek bambaşkadır. Herkes Roma'ya Paris'e Londra'ya gider ama bu tip kasabalar saklıdır, GİDİN BENCE HANİ.



1 yorum: