12 Mart 2013 Salı

Köln

Köln hakkında bahsetmek istediğim ilk şey gördüğünüz anda aklınıza uyuz olduğunuz birinin geleceği ve muhtemelen 'işte bu da sana girsin' diyeceğiniz (sanat tarihi öğretmeni mode on) yapımı 632 (OHA) yıl sürmüş olan gotik tarzdaki katedraldir. Efendim katedralimizin adı Dom katedrali ve Kuzey Avrupa'daki en yüksek katedraldir. İki kulenin uzunluğu tam 152 metredir (sanat tarihi öğretmeni mode off) ve bu yüzden dediğim gibi katedrali gördüğünüz anda aklınıza uyuz olduğunuz birileri gelir.





Bence bu katedral hakkındaki en komik şey sürekli kirlenen dış cephenin temizlenme işlemidir. Zira bi tarafını temizlerken diğer taraf çoktan kirlenmeye başlamış olur ve sanırım bu yüzden bu katedrali kulelerine yapılmış temizleme alanları olmadan görmeniz çok zordur. 
İçerisi dışarısından çok daha büyüleyicidir. Kocaman bir o meşhur katedral piyanolarından ve 'evime ben de bunlardan yaptırıcam yoksa bu böyle olmayacak' dedirten vitraylarından vardır. Ama bence bu katedralin insanı en çok etkileyen tarafı içinizde ufacık bir umut olsa da inanarak yaktığınız mumları koyduğunuz koccaman özel alanıdır. 
O mumların ışıkları birleşince her şeyden daha güzel görülür, inandığınız bir şeyler yoksa da o an için inanasınız gelir. Farklı dinden olsalar da bu kadar insanı birleştiren noktaların güzelliğine hayran kalırsınız.


Bu muhteşem katedralden çıkıyorum yoksa burada sabahlarım ben, Köln'de gördüğüm diğer şeylere gelelim.
Bir gotik katedrale yakışır olmak istediklerinden olsa gerek; şehir neredeyse küçük dillerine bile piercing taktıracak kadar gotik tiplerle dolu. Bütün gençlik sırtlarında bir çanta, su koyulması için yapılmış yere de en hafifinden tekila attırmış gezmekteydi. Benim gördüğüm kadarıyla Köln gençliği biraz uçuk, biraz manyak, biraz NAPTINIZ ABİ SİZ YA. 
Bunun dışında size Köln'de önerebileceğim çok güzel şeyler var. Kesinlikle bavyera kremalı donut mu desem ne desem bilemedim şeylerinden yemeniz lazım. Onu yemeden dönmeyin, dönerseniz de gözüme gözükmeyin. Almanya zaten bu tip kalori bombası şeyleriyle meşhur oldu benim gözümde.
Köln, yaz aylarında bile olsa soğuk bir şehirdir. O yüzden giderken benim gibi şortla mortla gitmeye kalkmayın. O Alman gençliğine de bakmayın, adamlar su gibi tekila içiyorlar. Tabiki de üşümeyecekler. 
Şimdi şehir yaz aylarında bile soğuktur ama enteresan olan Almanya'nın en büyük şenliklerinden biri olan Köln karnavalının 11.ayda gerçekleşiyor olmasıdır. Nasıl götleri donmadan eğleniyorlar, helal olsun kardeşlerime. 
Bu karnaval 11.ayın 11.gününde saat 11:11'de başlar ve baya uzun sürer. Sonra şubat ayına kadar ara verilir ve şubat ayında tekrar başlar. Sanırım ne kadar tekilayla yaşasalar da adamlar aralık ve ocakta evlerinden çıkamıyorlar. 
Sanat severler için de çok güzel bir yerdir Köln. ArtCologne denilen bir etkinlikleri vardır ve baharda düzenlenen bu etkinlik dünyanın en eski sanat fuarıdır. Yani bence siz baharda gidin buraya, ben göremedim. YİNE HÜZÜNLENDİM YA. 
Bu şehir müze gezmeyi sevenler için muhteşemdir çünkü çok sayıda müzesi vardır. 2 gün kaldım ama inatla bütün müzeleri gezdim diyebilirim. Hani müzenin tam açılış saatinde en önde olan sapık turist vardır ya, işte o benim. 
Son bir Köln manzarasıyla bu şehirden de uzaklaşıp bulunduğumuz yere dönüyoruz maalesef. 


Not: Şehir gerçekten götümü dondurduğu için çok süper gezdim, çok fotoğraf çektim diyemem. Diğerlerine nazaran daha kısa bir yazı olmasını tamamen şehrin soğukluğuna borçluyum. Özürler, kusura bakmayınlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder